1 Şubat 2025

Bitlis Sağlık Haberleri – Güncel Sağlık Gelişmeleri

Ekonomi, spor, teknoloji, magazin ve genel haberlerle Bitlis ve Türkiye’nin nabzını tutun!

Karar yazarı Oğur: İktidar gitmeyecek, CHP cumhurbaşkanı adayın ilan edip erken doğum yapacak

Karar yazarı Oğur: İktidar gitmeyecek, CHP cumhurbaşkanı adayın ilan edip erken doğum yapacak

Karar yazarı Yıldıray Oğur, Çok açık ki iktidarın erken seçim diye bir gündemi olmayacak, sadece muhalefet baskılardan bunaldığı için de erken seçim yapılmayacak, muhalefetin iktidarı seçime zorlayacak sandalye sayısı ve mobilize edeceği kalabalıkları yok. İktidar gitmeyecek, meşru süresinin en maksimumunu kullanacak. Bu durumda CHP ise muhtemelen ülke seçim havasına girmemişken adayını belirleyip erken doğum yapacak.” dedi.

“Muhalif elitlerin” aceleci tavır içinde olduklarını kaydeden Oğur, “CHP adayını ilan etmeli, erken seçime gidilmeli ve iktidar gitmeli. Ama Aday seçim havasına girmemiş bir ülkede her gün bir şey demek ve yapmak zorunda kalacak. Çok muhtemelen buna hazırlıksız yakalanacak, iki yıla yayılmış bir seçim kampanyası bayatlayacak. Muhalif elitlerin bu aceleci tepkiselliklerinde halka biçilen rol de abartılı beklentiler içeriyor.” ifadelerini kullandı.

Oğur’un “Gerçekten ya hep beraber ya hiçbirimiz mi?” başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Muhalif elitlerin bu aceleci tepkiselliklerinde halka biçilen rol de abartılı beklentiler içeriyor. Bütün bu baskılar, gözaltılara karşı halk sık sık sokağa çağrılıyor. Sokağa çıkanların profili parti mensuplarından ibaret kalıyor, sayısı ise binlerle ifade edilebilecek rakamları geçemiyor. İnsanlar polisle karşı karşı kalıyor. Halk ise jüri gibi olan biteni uzaktan izliyor. İşte tam burada olan biteni jüri gibi izleyen halk kısmını biraz açmakta fayda var.

Türkiye’de son 200 yılda iktidar değişimlerinde halkın seçimler dışında ana aktör olduğu bir iktidar değişimi yaşanmadı. Toplum için önce İstanbul sonra Ankara’da yaşanan iktidar kavgaları elitler arasındaki yaşanan itiş kakışlar olarak kaldı. Bu itiş kakışlara insanlar bir tarafı da tutsa da, müdahil olmadı. Çünkü yaşanan krizler onların günlük hayatını etkilemedi, gözaltılar, tutuklamalar, baskılar toplumsallaşmadı, geniş kitlelerin hayatını felç etmedi.

Tabii halkı sık sık mücadeleye davet eden, özellikle solcular buna karşı sloganlar da ürettiler. O sloganların en meşhurlarından biri: ‘Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz’ Bu slogan genelde kalabalık caddelerden geçen cılız protestocuların çaresizliğini gösterdi. Çünkü insanlar bu çağrıyı duymamazlıktan geldiler. Çünkü pek ikna edici değildi.

Bunun birkaç sebebi var; Birincisi iktidar mücadeleleri ne kadar sert olursa olsun hayat hep devam etti. Mesela 16 Temmuz 2016 sabahı bile insanlar işlerine gittiler.

İkincisi siyasi aktivistler, elitler bunaldıkça acil durum butonu bastılar, aktivizmi bir spora çevirdiler, halk için durum o kadar acil olmadı. Ve belki en önemlisi; vaad edilen ‘kurtuluş’ güven vermedi, heyecan uyandırmadı. Bu çağrıyı yapanlar toplumla sahici bağlar kuramadığı için ‘ya hep beraber ya hiçbirimiz’ gibi birkardeşlik, beraberlik, kaderdaşlık duygusunu da oluşturamadılar.

Şimdilerde bu sözü Ekrem İmamoğlu da kullanıyor. Klasik sol grupların eylemlerinden daha büyük kalabalıklar toplanıyor ama o birkaç bin kişinin sloganları yine büyük kalabalıklara işlemiyor. Bu zayıf eylemler artık birinciliğe oynayan muhalefeti olduğundan daha zayıf ve etkisiz gösteriyor.

Her şeye rağmen reaksiyoner tepkiler yerine kendi gündemini izleyen, en büyük zaafı olan ülkeyi yönetme ehliyetini elindeki belediyelerle göstermeye devam eden, huzuru kaçıranın kendisi olmadığını anlatan bir muhalefet ancak bu baskılara karşı dirençli görünebilir. Ama galiba çoğu sol geleneklerden gelen muhalif elitler için bunlar fazla sağcı, pasifist yöntemler.

Acilci muhalif elitler hemen bugün bir şey yapmak istiyor, iktidara olan tahammülsüzlükleriyle cepheyi daraltan bir aktivizme savruluyor, iktidara olan hınçlarını geniş kalabalıklara yöneltiyor ve kapsayıcılığı çok çabuk atlarının terkisine atıyorlar. Sandığa en az iki yıl varken gerilimi yükseltmek, o yüksek gerilimde halkı tutmak pek iyi bir kurtuluş yöntemine benzemiyor.

Ya hep beraber ya hiçbirimiz diyecek kadar aidiyet hissi yaratmak da slogan atarak olmuyor. Büyük jüri uzaktan herkesi izliyor. Esas hedef onun rızasını kazanmak olmalı.”